"Ben sağ olduğum müddetçe Kur'an'ın bendesiyim,
Hz. Muhammed'in yolunun tozuyum."
Hz. Mevlâna’nın gönül dünyamızın kahramanlarından birisi olduğunu ifade etmek mecburiyetindeyiz. Çünkü; Hz. Adem'den bu yana nice insanlar gelmiş geçmiş; sultanlar, vezirler, âlimler çoğu unutulmuş gitmiştir.
Hayatını," Hamdım, piştim, yandım" diye özetleyen büyük İslâm velisinden bahsetmek herkesin kullandığı dil ve kalemin kârı değildir. Hz.Mevlâna her ne kadar dış görünüşü itibariyle sıradan bir insan gibi de olsa, kendisinden asırlar sonra bile dünya insanlarının duygu düşünce ikliminde ufuklar açılmasına vesile olan bir hazinedir.
Gönüller sultanı Mevlâna şüphesiz düşünce ve kültür tarihimizin âbide şahsiyetlerinden birisidir, insanlığa vermiş olduğu eserlerle; tasavvuf düşüncesinin ve İslâm dininin yayılmasında ve kökleşmesinde önemli bir misyon üstlenmiştir.
Mevlânâ'nın doğum yeri, bugünkü Afganistan'da bulunan, eski büyük Türk kültür merkezi: Belh'tir. Mevlânâ'nın doğum tarihi ise (6 Rebîu'l-evvel, 604) 30 Eylül 1207'dir.
Efendimiz mânâsina gelen Mevlânâ ismi O'na daha pek genç iken Konya'da ders okutmaya basladigi tarihlerde verilir. Bu ismi, Semseddin-i Tebrizî ve Sultan Veled'den itibaren Mevlânâ'yi sevenler kullanmis, âdeta adi yerine sembol olmustur. Rûmî, Anadolulu demektir.
Mevlânâ'nin, Rûmî diye taninmasi, geçmis yüzyillarda Diyâr-i Rûm denilen Anadolu ülkesinin vilâyeti olan Konya'da uzun müddet oturmasi, ömrünün büyük bir kisminin orada geçmesi ve nihayet Türbesinin orada olmasindandir.
Asil bir aileye mensup olan Mevlânâ'nın annesi, Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun; babaannesi, Harezmşâhlar (1157 Doğu Türk Hakanlığı) hanedanından Türk prensesi, Melîke-i Cihan Emetullah Sultan'dır. Babası, Sultânü'l-Ulemâ (Alimlerin Sultânı) unvanı ile tanınmış, Muhammed Bahâeddin Veled; büyükbabası, Ahmed Hatîbî oğlu Hüseyin Hatîbî'dir.
Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 Pazar günü Hakk'ın rahmetine kavuştu.